İlk Röpörtaj


 İlk Röportaj niteliğindeki yazım. Aslında bu bir ödevdi. Bir eğitimciden anısını yada ders çıkarılabilecek bir şeyini anlatmasını isteyecektik. En yakın okula yani eski okuluma gittim direkt olarak sosyal bilgiler öğretmenimin yanına çıktım. Durumu anlattım sağ olsun gerçekten yardımcı oldu. Bana anlattıkları ise okumanızı bekliyor.

 
Ben ilkokuldayken öğretmenim öğrencileri çok ayırt ediyordu, yani öğrenci seçiyordu. Beni ve bazı arkadaşlarımı keşfedemedi. Biz hep kenarda, köşede kaldık. Ama çocuk olduğumuz için pek bir şey anlayamıyorduk. İlkokul olduğumuz içindir belki. O zamanlar öğretmenimiz bize mükemmel geliyordu, onu seviyorduk.
Çocuktuk çünkü kötü düşünemiyorduk. Bu gün ilkokul öğretmenimle konuşsan ‘Aslıhan nasıl bir öğrenciydi?’ ya da ‘Ondan ne olur?’ desen hiçbir cevap veremezdi herhalde. O beni fark etmedi. Hani çok büyük bir bölüm okuyamasam da o benim üniversite okuyacağımı bile düşünemezdi. Daha ilkokulda çekingenliğimin sebebi öğretmenimdir. Üstüme düşmedi, ilgisiz davrandı. Onun ön sıralardaki sevimli ve zeki öğrencileri vardı.
 İlkokuldan sonra ortaokula geçtim. Ama değişen bir şey olmadı. Ben yine çekingendim ve fark edilmedim. Öğretmenlerimde de suç vardı bendede. İlkokul ikinci sınıfta sporla ilgilenmeye başlamıştım ortaokulda da hem okul takımında hem kulüpteydim. Çalışmamamın ve çekingenliğimin sebebi bu olabilir beklide. Zaten sporcular aptaldır diye bir görüş vardı. Bu yüzden bizi pekte umursamıyorlardı. Zaten bende çok ders çalışmayı sevmiyordum ya da ders çalışmanın ne kadar güzel bir şey olduğunun farkına varamamıştım. Hayatımda ciddi olarak sadece spor vardı. Ders yoktu.
 Lisede aynı şekilde sporla ve orta sınıf bir öğrenci olarak geçti. Ders çalışmıyor değildim sadece ilk yazılılara sağlam çalışırdım diğer yazılıları ise koy verirdim. Yani çalışmam sürekli ve düzenli değildi. Çalıştığımı yapabiliyordum ama o zamanlar spor okul hayatımda daha ağırlıklıydı. Öğretmenlerim de çalışmam için beni ne uyardılar neden yardım ettiler. Bu şekilde orta şekerli liseyi de bitirdim.
 Bizim turizm sevdamız vardı o zamanlar. İki üç sene turizm ile oyalandım. Samsuna geri döndüğümüzde tesadüfen liseden arkadaşımla karşılaştık. ‘Gel dershaneye gidelim’ dedi. Ben ilk başta sıcak bakmadım ya da önemsemedim. Çünkü o zamanlar üniversiteyi düşünmüyordum. Kazanabileceğim aklıma bile gelmedi. Sonra, birazda arkadaşı yalnız bırakmamak için gittim. Gidiş o gidiş. Çalışmaya dershanede başladım. Daha doğrusu dershanede çalışmayı öğrendim ve sevdim. Daha da doğrusu dershanede ilgi ve alaka gördüm. Ailemi ararlardı. Kızınız yeterince test çözmüyor ya da çalışmıyor gibi uyarılarda bulunurlardı. Benimle özel olarak ilgilenirlerdi. Çalışmama ya da yapamama gibi bir şans bırakmadılar bana. Okulda ise çalışırsa çalışsın çalışmazsa benim için çalışmıyor nasıl olsa diye bir olgu vardı. Sonunda Yedi sekiz aylık eğitimle üniversiteyi kazandım. Bölüm Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Coğrafya öğretmenliği. Sonuç olarak çalışınca olduğunu fak ettim.
 Diğer bir sonuç ise ilkokul öğretmenim beni fark edip üstüme düşseydi, ilgilenseydi ya da beni görmezden gelmekten vazgeçseydi beklide şimdi daha iyi yerlerde olurdum. Şu an öğretmenim. Bazen bizim bile fark edemediğimiz öğrenciler oluyor. Onların aynı şeyleri yaşamasını istemem. Öğretmenlik hayatıma, ilkokuldaki ve ortaokuldaki öğretmenlerimin nasıl öğretmenler olmalarını isterdim diye düşünerek yol vermeye çalışıyorum. Peki, ne isterdim? Saygı duyulacak bir öğretmen olmalarını isterdim, ilgili olmalarını, o bilindik özgüveni bize vermelerini isterdim. Kısaca benimle gerçekten ve samimi şekilde ilgilenmelerini isterdim. Şu anda öğrencilerime bunları vermeye ve kazandırmaya çalışıyorum benim öğretmelerimin bana kazandıramadıkları şeyleri yani. Mesela Sinem diye bir öğrencim vardı. İlkokulda benim gibi arka sıralardaydı ve arka sıraların o karanlığına gömülmüştü. Ailesine başarılı desem de bana göre değildi. Şu anda duyduğuma göre ise lisedeymiş ve sınıf birincisiymiş. Ben fark edememişim ama meslektaşlarım fark etmiş. Artık çalışıyormuş. Çalışmayı sevmiş. Ayrıca çalışmanın ve çabalamanın öneminin farkına varmış.
Yapamaz, edemez diyoruz, bu gerçekten kötü bir gerçek. Ama her öğrencinin yapabileceği bir şeyler vardır. Mutlaka vardır. Bunu bulup ortaya çıkarmakta mesele, buda biz eğitimcilere düşüyor. Çocuk matematikten anlıyorsa zekidir, anlamıyorsa başarısızdır. Anlamamasının sebebinin büyük bölümü öğretmendir. Öğretmen ilgili olursa ya da dersini o öğrenciye sevdirmeye çalışırsa çocuk dersi sever. Başarı çalışmaktan geçer çalışmak için ise ilgi ve o derse duyulan sevgi lazım.




Written by

0 yorum: